ABD, ‘yapabilme’ tutumunu mu kaybetti?

ABD, ‘yapabilme’ tutumunu mu kaybetti?

Amerikalı yazar Philip K. Howard’a göre, Amerikalılar insanların yetkisizlik krizinde. Ama o, yeniden yetkilendirme mümkün ve bu da ulusal bir gelişmeye yol açabilir diyor. Bugün, On Point: Amerika Birleşik Devletleri ‘halledememe’ tutumunu mu kaybetti?

Philip K. Howard, yazar ve avukat. Son kitabı “Everyday Freedom: Designing the Framework for a Flourishing Society” (Her Gün Özgürlük: Gelişen Bir Toplum İçin Çerçeveyi Tasarlamak) Dr. Chakrabarti’e şunları söylüyor: “Misafirimiz bugün, Amerika Birleşik Devletleri’nin ‘halledememe’ tutumunu yitirdiğini söylüyor. Philip K. Howard, Amerikalıların insanın yetkisizlik krizinde olduğunu söylüyor. Ve bu kaynağın 1960’lara dayandığını ve o zamandan beri kültürel ve siyasi bir tepki dalgasıyla yürürlüğe konulan bir dizi yasal çerçeve olduğunu söylüyor. Bu dalganın şimdi her Amerikalının hayatına yayıldığını, en güçlü siyasi insanlardan, öğretmenlerden, işçilerden, ebeveynlere kadar olduğunu söylüyor. Howard, “Bürokrasi herkesi eziyor” diyor. “Bireysel özgürlük olmadan ulus, sorunları etkili ve verimli bir şekilde çözme yeteneğini kaybetti.” Ancak, Howard, problemin çözümünün bu probleme çözüm bulma yetisinde olduğunda ısrar ediyor ve işte bunu yeni kitabında sunuyor. Philip K. Howard, On Point’e hoş geldiniz.”

Howard ve Dr. Chakrabarti öğretmenlerin sınıfta kendi ajanslarını kaybettiğine değiniyor. Öğretmenlerin düzeni koruyamamaları gerektiğini çünkü Johnny’nin önce kalem attığını kanıtlamak için bir duruşmaya gitmek zorunda kalmaları gibi birçok nedeni olduğunu belirtiyor. Howard, öğretmenlerin sınıfta otorite eksikliği hissettiklerini belirtiyor ve bu durumun, öğretmenlerin etki gücünü hissetmeme noktasına çıktığını söylüyor. Bu nedenle sınıfta karmaşaya katkıda bulunuyor, bu da karmaşa varken hiçbir öğrencinin öğrenemeyeceği anlamına geliyor. Bunun yanı sıra, Eğitim Bakanlığı ve diğer kurallar tarafından dayatılan bürokratik baskılar da var. Howard’a göre, öğretmenlerin sendikaları o kadar güçlü oldu ki etkisiz öğretmenleri görevden almayı imkansız hale getirdiler. Howard, özgür öğretmenler olmadıklarını ve etkili bir öğretmen olmak için gerekli olanı yapamayacaklarını, yani karakter ve kişiliğinden yararlanamamaları ve öğrencileriyle ahlaki otorite kazanamamaları gerektiğini söylüyor. Bu kısaca öğretmenlerin sınıfta aslında ne yapmaları gerektiğinden çok uzakta olmalarıyla ilgileniyor.

Ardından, Dr. Chakrabarti, öğretmenlerin sendikalarının kötü olduğu yönündeki eleştirilerin ardından, devlet ve federal hükümetlerin iş eğitimini düzenlemek için kurdukları standartlar hakkında soruyor. Bu konuda Howard, bu tür kuralların gerekli olduğunu belirtiyor ancak bunların aşırı detaylı olmasının gereksiz olduğunu söylüyor. Howard, öğretmenlere daha fazla ajans verme gerekliliğine ve işlerini en iyi şekilde yapmaları için gereken otoritenin verilmesine vurgu yapıyor. Howard, başarının, bir sistem değil, içindeki insanların anlık değerlendirmelerine dayandığını ifade ediyor ve her alanda insanlara uygulamalarında daha fazla ajans verilmesi gerektiğini savunuyor.

Howard ve Dr. Chakrabarti, işte bu noktadan yola çıkarak, insanların hayatlarında, özgürlüğün ve ajansın ayrıcalıklarını belirliyor ve insanların toplu olarak bir araya gelmeleri durumunda bile işlerin doğru şekilde yanıtlandığını vurguluyorlar. Bu konuda bir dinleyiciden gelen bir yorumda, bireysel özgürlüğün ciddi şekilde sorgulanması gerektiğini belirten bir yazardan alıntı yapıyorlar ve Howard’a yanıt vermesini istiyorlar.

Howard, sendikalar ve devletin iş eğitimlerini düzenleyen kurallar hakkındaki eleştirilere yanıt vererek, işin uygulanması aşamasının önemli olduğunu belirtiyor ve hükümetin ve özellikle insanların uygun bir şekilde uygulama yetkisine sahip olması gerektiğini vurguluyor. Dr. Chakrabarti’yle yaptığı tartışmada, insanların daha fazla ajansa sahip olması gerektiğini ve otoritenin özgürlüğün düşmanı olmadığını ifade ediyor. Howard, başarının bir sistem olmadığını, ancak insanların çözümlerinde anın değerlendirmelerine dayanması gerektiğini belirtiyor ve işlerin insan kararıyla yürütülmesi gerektiğini vurguluyor.

Sonuç olarak, Howard, toplumdaki ajans ve özgürlüğün önemini vurguluyor ve insanların kendi kararlarını alırken daha fazla yetkiye ihtiyaç duyduğunu ve bunun hem bireysel hem de toplumsal gelişim için önemli olduğunu savunuyor.