Erdoğan’ın İstanbul mitinginde hedeflediği desteğin yarısını alamadı

Erdoğan’ın İstanbul mitinginde hedeflediği desteğin yarısını alamadı

Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 31 Mart yerel seçimleri öncesindeki “Büyük İstanbul Tekrar” mitingine katılımın beklentisinin yarısından az olduğunu 24 Mart’ta şikayet etti. Aslında, ekonomik krizin hayal kırıklığına rağmen yüz binlerce destekçisinin orada olması konusunda şükretmesi gerekiyor. Ancak, Erdoğan’ın İstanbul’da 1.5 milyon insanı konuşmak istediğini beklediğini söylediklerinden anladık. 650 bin katılımcının Erdoğan tarafından doğru olup olmadığını tartışmıyorum; olmadığını düşünmüyorum, ama yine de söylediği şeyi inceleyeceğim. Dolayısıyla, Erdoğan seçim mitingine 1.5 milyon kişinin gelmesini bekliyordu. Daha önce, hatta AKP üyeleri bile aynı miting alanını sonuna kadar dolduruyordu; Bu da İstanbul Valiliği’nin kendisine 1.5 milyonluk bir rapor verdiği anlamına gelir. Pazar günü, yine de Halk İttifakı’nda bulunan MHP, BBP, HüdaPar ve DSP seçmeni de gelseydi, miting seçimlere doğru bir güç gösterisine dönüşürdü, eğer bu kitleye ulaşsaydı ve belki de geçseydi. Ama olmadı. Güzel bir bahar havasına rağmen, kalabalık 1.5 milyonun yarısına bile ulaşmadı. “Herhangi bir karışıklık yaşayan varsa…” Erdoğan şöyle dedi, “Bu meydanda 1.5 milyon insana alıştık. Bugün ise 650 bin kişi… Ama devam ediyoruz”. Eğer kalabalıktan şikayet etmeseydi, pro-AKP medyası hala 1.5 milyon insan olduğunu yayınlayabilirdi. Erdoğan bunu sinirlenerek mi söyledi, yoksa seçmenlerine bir mesaj göndermek için miydi: “Riskler yüksek, vazgeçmeyin, sandığa hücum edin”? Tartışmaya açık… Çünkü Erdoğan şöyle devam etti: “Eğer hala kararsız olan ve aklı ermeyen varsa, evinize gidince arayın.” “Eğer bir alınganlık varsa, onu çözeceğiz. Aklındaki soru işaretleri varsa, onları cevaplayacağız.” AKP, MHP ve diğer müttefiklerin organizasyonları, “kafası karışık” olan vatandaşları arayacak ve sorularını çözecek. Dolayısıyla, AKP mitingine koşmamak “karışıklık” işareti, buna da takılıp kalmayalım. Peki, karışık vatandaşlar Erdoğan’ın sahaya sürdüğü bakanları ya da parti yetkililerini “emeklilere yapılan maaş artışıyla ilgili güzel haberlerin” Ankara mitinginde ya da İstanbul’daki söylenerek kandırılmış şekilde açıklanmadığı yönündeki sorularını sorarsa? “sözümüz, seçimden sonra” gibi bir cevap karışıklığı giderir mi? Belki düzeltebilir, 31 Mart akşamında göreceğiz. Fidan ve Yerlikaya’nın zorunlu hizmeti Ancak dikkat çekmeye değer olan Tayyip Erdoğan’ın, Dışişleri Bakanı Fidan ve İçişleri Bakanı Yerlikaya’yı İstanbul’a getirdikten sonra, özellikle mitingden birkaç gün önce “1.5 milyon alışığız” şeklinde yaptığı hayal kırıklığı açıklaması oldu. Evet, CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da 17 bakanın AKP rakibi Murat Kurum için seçim kampanyası yürüttüğünü açıkladı, ancak Fidan ve Yerlikaya, etkileri ve takdir seviyeleri AKP kitlelerinin dışında olan ve başarılı kabul edilen kabine bakanları. Yerlikaya, ülkenin kamu düzeninden, seçim oy pusulalarında hile ve kaosa engel olmaktan sorumlu. Zaten Kurum’un “gerçek belediye işlerini yapacak” dediği Kurum’un yanında gençlerle buluştuğunda başarılı bir şekilde tamamlamayı nasıl vaat ettiğini ilk kez Murat Kurum’la buluştuğu sırada gençlerden hiçbiri sormadı. Fidan ise Türkiye’nin çıkarlarını ve itibarını korumaktan sorumlu. Ne mutlu ki, 2019’da duyurduğu ancak şimdilik gündeme almayan Anagold altın madeninde olduğu gibi, zehirli toprağa gömülen 9 işçinin hala kurtarılmadığı bir madalyon altını felaketi ya da açıkladığı fakat şu an ele alınmayan İstanbul Kanalı hakkında soru soran olmadı. İmamoğlu’na destek Fidan ve Yerlikaya’dan kuruma verilen destek, Erdoğan’ın gök gürültüleri olmadan geçmesi için zorunlu AKP hizmeti gibi görünüyor. Ancak, bunu gururla itibarlarına eklemek olarak ya da Türkiye için önemli bir performans olarak görmüyor olduklarını düşünmüyorum. Bu arada, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, iş insanlarıyla yaptığı toplantıda, Erdoğan’ın kazanması durumunda şirketlerinin açılacağından bahsederek “güçlü destek” istedi ve kurumun kazanması durumunda işlerinin açılacağını ima etti. Erdoğan, sadece siyasi müttefikleriyle değil, İstanbul seçimlerinde her türlü mali kaynak dahil tüm devlet kaynaklarıyla karşısında duruyor ve her şeyin maliyetine olsa bile kazanmaya odaklanıyor. Şimşek, Fidan ve Yerlikaya’nın doğu hizmeti gibi kurumun yanında durma görevlerini yerine getirmesi, buna bir örnektir. Neredeyse tüm muhalefet partileri İmamoğlu ve CHP’nin burunlarını sürtmekte yarışıyor. Ek olarak, CHP’de cüzî çıkarları önceliklendiren ve ona zarar vermeye çalışan ekipler de var. Eğer tüm bu engellere rağmen İmamoğlu kazanırsa, Türkiye 1 Nisan sabahı tamamen farklı bir siyasi ortam ve yeni siyasi dengeye uyandıracak.