Kara Müzik Pazarı: Şarkıcı Billy Stewart’ı Anmak

Kara Müzik Pazarı: Şarkıcı Billy Stewart’ı Anmak

Billy Stewart, eşsiz bir vokal tarzıyla scatting ve kelime tekrarı kullanarak R&B şarkıcılığı yapan, müzik tarihindeki “büyükler”den bahsederken yeterince takdir görmeyen bir isimdir. Doğum gününü kutluyor ve onun sadece kalplerimizde değil, aynı zamanda büyük soul şarkıcılarından bahsederken genellikle göz ardı edilen bir performansçıyı hatırlıyoruz.

Mart 24, 1937’de, başkentte doğan Stewart, yaşamı boyunca evi olacak olan bu yerdeki büyük başarılarını Chicago’lu Chess Records’ta kaydederek elde etti. Ne yazık ki, hitlerle dolu müzik kariyeri 1970 yılında trajik bir otomobil kazasında kaybettiğimiz 32 yaşındayken sona erdi. Ancak Stewart’ın müziği hala yaşıyor ve “Summertime,” “I Do Love You,” ve “Sitting in the Park” gibi hitlerle birçok kişinin kalbinde özel bir yer edindi. Bugün Stewart’ın anısını ve müziğini kutlamaya katılın.

Stewart’ın çocukluğunu kapsayan siyah tarih biyografisinden, dokuz yaşında piyano çalmaya başladığı, 12 yaşında üç küçük kardeşiyle birlikte İdabel Stewart’ın yönetiminde gospel şarkıları seslendirdikleri ve 1955 yılında siyahlar için ayrılan Armstrong Teknik Lisesi’nden mezun olduğu öğreniliyor.

Bo Diddley gibi efsanevi gitaristi Stewart’ın yeteneğini 1956 yılında, R&B grubu the Rainbows ile sahne aldığı sırada keşfetti ve Chicago merkezli Chess Records yetenek avcılarına tanıttı.

Rainbows, 2003 yılında Washington Post müzik eleştirmeni Richard Harrington tarafından bir hikaye konusu oldu. R&B tarihinde, Rainbows, birkaç küçük hitlerinden daha ziyade, 1950’lerin ortasında bir zamanlar vokal kadrosunun bir parçası olan üç büyük yeteneğin hatırlanmasıyla bilinir. Marvin Gaye ve Don Covay gibi birçok ünlü isme ilham veren Billy Stewart ise ne yazık ki unutulmuş bir isimdir.

Yapılan araştırmalar, Washington, D.C.’nin doo-wop ve R&B yetenekleri kaynağı olduğunu ortaya koyuyor. Stewart’ın profiline ulaşmak adına Afrika-Amerikan Müzik Derneği’nin “The Nations Capital—DooWop from the Streetcorner to the Stage” belgeseline gitmek mümkün.

Stewart’ın erken yıllarındaki şarkı tutkusu, DC efsanesi olmasını sağlarken birçok kulüpte şarkı söylemesine ve popüler The Shelter Room’da performans sergilemesine yol açmıştır. Stewart, DC’nin U Caddesi’nden Kuzeydoğu’da yer alan favori mekan The Shelter Room’a kadar birçok yerde sahne almış ve insanları şarkılarıyla coşturmuştur. Her ne kadar Howard Üniversitesi’nde okumuş ve birkaç yıl boyunca DC’deki bir radyo programını sunmuş olsam da, DC’yi genellikle Duke Ellington’ın yeri olarak görüyordum. Ancak, Stewart’ın hikayesini araştırdığımda, DC’nin doo-wop’un ve R&B’nin farklı bir yönü olduğunu keşfettim.

Stewart’ın biyograflarının belirttiğine göre, yetişkin yaşamı boyunca kilo sorunları ve diyabetle mücadele ettiği biliniyor. İki şarkısında kilo sorunlarına açıkça değinen Stewart, 1962 yılında “Fat Boy” ve 1964 yılında “A Fat Boy Can Cry” adlı parçaları kaydetmiştir.

Stewart, Chess Records’tan ayrılarak Okeh plak şirketinde kayıtlar yapmış ve 1965 yılına kadar Chess Records’a dönmemiştir. Müzik tarihçisi ve radyo programcısı Michael Jack Kirby, Stewart’ın hit şarkılarına geniş bir bakış sunuyor.

Bu belgesel, şarkıcının piyanist olarak başladığı yolculuğunu tanıtıyor ve bir R&B balad şarkıcısı olarak büyük bir üne kavuştuğu dönemleri aktarıyor. Şarkıcının tarzı, sözlerin tekrar etmesi ve scatting tekniğini ustalıkla kullanmasıyla benzersizdi. Umarım bu yazının Billy Stewart’ı doğum gününde kutlama fırsatı sunması ve sizin için ya onu tanıtan bir başlangıç noktası olmuştur ya da güzel anıların canlanmasını sağlamıştır. Yorumlarda buluşarak bu konuda düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.